Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

13 Şubat 2014 Perşembe

Ne Mutlu AB’ye Girene!

 

“Hitler’e deli diyorlardı. Ondan beklenmeyen müthiş bir stratejiyle önce Avrupa’ya hâkim oldu. Toplama kampları kurdurup, milyonlarca insanı öldürdü. Öldü, ona hala deli diyorlar ama fikirleri Faşist ülkelerin, anti İslamcı yönetimlerince yok satıyor.”
       
            İster komplo teorisi, ister ne derseniz deyin. Unutan, unutturan önlemini almayan milletler, başkalarının esaretinde kalmaya köleleşmeye, manda altında yaşamaya mecburdurlar. Emperyalist devletler asla unutmaz, unutturmaz. Her zaman vakitlerinin gelmesini beklerler. Kurtuluş savaşının da emperyalist devletlere karşı yapıldığı unutulmamalıdır. Emperyalistler her zaman inançlı, vatan ve bayrak sevdalısı milletlere saldırmaya ve her zaman yenilmeye mahkûmdurlar. Onlar kin, nefret ve öç alma duygularını asırlar geçse de asla kaybetmezler. Asla uyumuyorlar, sabırla bekliyorlar ve durmadan şekil değiştiriyorlar.

            Sırplar, Hırvatlar, Ermeniler ve Yunanlılar. Sırplar, 1992-1995 yılları arasında Yunan gönüllüleriyle birlikte sırf Türklere ve İslam’a olan düşmanlıklarından Avrupa'nın ortasında Bosnalı Müslümanlara katliam, soykırım yaptılar. Ermenilerin, Türklere olan kin, nefret ve düşmanlıklarından Azerbaycan da 26 Şubat 1992’de Hocalı katliamını yaptılar. 1993 senesinde Hırvatların orta Bosna’da, Müslümanlara yaptığı katliam, kendi ülkelerinde bile tepki topladı. Bunları yaparken en aşağılık ve en iğrenç yöntemleri uyguladılar. Tecavüz, işkence ve sürgüne zorlama hepsinin ortak yöntemiydi. Sanki genlerinde bu var. Bunu yapanlar gerçekten savaş suçları mahkemelerinde yargılandılar mı? Hayır.

            İngiliz Başbakanı Lloyd George, 8 Ağustos 1917 senesinde yaptığı bir konuşmada Sırpları “Kapının bekçileri” olarak tanımlamış, “Sırplar her zaman Avrupa medeniyetini doğudan (İslam dünyasından) gelen saldırılara karşı korumak için ellerinden geleni yapmışlardır” demişti. İngiliz tarihçi R.G.D Laffan, 1917 senesinde The Serbs: The Guardians of the Gate (Sırplar: Kapının bekçileri) adlı bir kitap yazmış ve bu “kahraman ulus”un Osmanlılara karşı yürüttüğü mücadeleyi öve öve bitirememişti.

            Lloyd George’un bu sözleri, geçici bir taktik ilişkiyi değil, çok uzun vadeli bir görevi, bir stratejik konumu özetliyordu. Sırplar, asırlar boyu “Doğu”dan gelen “İslami Tehdit”e karşı kapının bekçileriydiler. Öylede kalacaklardı. Asla efendileri olan emperyalistleri utandırmadılar.

            I. Dünya savaşının fitilini ateşleyen, Avusturya-Macaristan Arşidük’ü Franz Ferdinan’a karşı yapılan suikasttır. Suikastı gerçekleştirenler “Sırp Milliyetçileriydi.” İngiliz tarihçi Michael Howard, suikastın uluslar arası masonik boyutuna değinir. Suikastçılardan Gavrilo Princip’in ve diğer suikastçıların “Kara El” isimli aşırı milliyetçi bir örgüte üye olduklarını (Kara El, Sırp milliyetçiliğinin geleneğine uygun olarak masonik bir örgüttü. Suikastı da masonik obediyansa uygun olarak tasarlanmıştı. I. Dünya savaşı, İngiliz-Fransız ekseninin dolayısıyla da Sırpların galibiyeti ile sonuçlandı. Avrupa’nın çok uluslu iki imparatorluğu Avusturya-Macaristan ve Osmanlı tarihe karıştı.

            Savaş sonrası Avrupa’yı şekillendiren üç mason lider, İngiltere’den Lloyd George, Fransa’dan Georges Clemanceau ve ABD’den Woodrow Wilson, Balkanları masonik Sırp milliyetçiliğine uygun görmüşlerdi.

     Ermeni filozofu Urfalı Matheus, yazmış olduğu Vasiyetname isimli eserinde;

            "Ermeni milleti tarih boyunca kadın kılığındaki eteklikli Rum milletinden eziyet çekmiştir. Türkler olmasaydı Rum milleti bize yaşamak şansı vermeyecekti. Melikşah bizim için bir babadır. Onun ölümü, Ermeni halkı için bir matem olmuştur” demişti.

            Takvimler 26 Şubat 1992 senesini gösterdiğinde, 336. Motorize Piyade Alayı desteğindeki Ermeni kuvvetleri, Azerbaycan sınırları içersindeki sivillerin yaşadığı Hocalı mevkiine saldırdılar.  Tahmini olarak burada 1300 Müslüman Azeri Türk katledildi. Taş üstünde taş, vücut üstünde baş kalmadı. Bunların 106’sı kadın, 83’ü de çocuktu. Neler mi yaptılar?

·        Tıbbı deneylere maruz bıraktılar.

·        Canlı canlı kafa derisi yüzdüler.

·        Hızar ve testerelerle kol bacak ve kafa kestiler.

·        Genç kızların önce saçlarını sonra kafa derilerini yüzdüler.

·        Babanın önünde evladı, evladın önünde babayı kurşuna dizdiler.

·        Diri diri yaktılar.

·        56 hamile kadının karınlarını yarıp bebeklerini parçaladılar.

·        Tecavüzler


            Fransız gazeteci Jean-Yves Junet katliam bölgesinde gördüklerini şöyle özetliyordu;     “Pek çok savaş hikâyesi dinledim. Faşistlerin zulmünü işittim, ama Hocalıdaki gibi bir vahşete umarım hiç kimse tanık olmaz.”

            Fransız’ın dünyadan haberi yok anlaşılan. Türklere ve Müslümanlara yapılan katliam’ın tanıkları tüm dünya. Ama onlar hala “Ermeni soykırımını biz tanıdık, siz de kabullenin” diyorlar. Ermeni yazar Daud Kheyriyan “For The Sake Of Cross (Haçın hatırı için)”  isimli kitabın da Ermenilerin bu katliamı Haçın hatırı için yaptıklarını söyler.

            Kendi (Ortadoks-Katolik) mezhepsel sorunlarını bile çözemeyen, bu yüzden kendi aralarında dahi kutuplaşan, yine de her fırsatta Müslümanları katleden ve onlara göz yuman Haçlı zihniyetine sahip AB ülkeleri arasına Müslüman bir devlet olarak girme çabalarını anlamak mümkün değildir. Sonuç, gün gelecek Bosna’dan farklı olmayacaktır. Ya Hıristiyanlığı kabul edip asimile olacaktır ya da tarih sahnesinden silinip, Emperyalist Haçlı zihniyetinin mandası altında yaşayacaktır.

            Eski Sırp Demokrat partisi lideri Vladimir Srebov, savaş boyunca Sırp ordusunun ve diğer paramiliter birliklerin attığı her adımın daha önceden planlandığını söylüyordu. Plan, Bosna’nın, biri büyük Sırbistan’a diğeri büyük Hırvatistan’a ait olmak üzere iki parçaya ayrılmasını öngörüyordu. Müslümanlar için ise kaçınılmaz son belliydi. %50’sinden fazlası öldürülecek, geri kalan azınlık Ortodoksluğa dönecek, onlardan da geriye kalan ve maddi imkânları olan bir avuç insanın ise kendi halinde yaşamazına izin verilecekti. Asıl amaç Bosna Hersek’i Müslümanlardan arındırmaktı.

            Sonra ne olacak, sıra Türkiye’ye gelecek. Bu kumpastan bizi kim kurtaracak? A.B.D’mi yoksa tüm olanlara çanak tutan AB’mi.

AB’ye girmek için daha ne bekliyoruz? Hep birlikte gayret edelim ki bizi aralarına alsınlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder