“Hitler’e deli
diyorlardı. Ondan beklenmeyen müthiş bir stratejiyle önce Avrupa’ya hâkim oldu.
Toplama kampları kurdurup, milyonlarca insanı öldürdü. Öldü, ona hala deli
diyorlar ama fikirleri Faşist ülkelerin, anti İslamcı yönetimlerince yok
satıyor.”
İster komplo teorisi, ister ne
derseniz deyin. Unutan, unutturan önlemini almayan milletler, başkalarının
esaretinde kalmaya köleleşmeye, manda altında yaşamaya mecburdurlar.
Emperyalist devletler asla unutmaz, unutturmaz. Her zaman vakitlerinin
gelmesini beklerler. Kurtuluş savaşının da emperyalist devletlere karşı
yapıldığı unutulmamalıdır. Emperyalistler her zaman inançlı, vatan ve bayrak
sevdalısı milletlere saldırmaya ve her zaman yenilmeye mahkûmdurlar. Onlar kin,
nefret ve öç alma duygularını asırlar geçse de asla kaybetmezler. Asla
uyumuyorlar, sabırla bekliyorlar ve durmadan şekil değiştiriyorlar.
Sırplar, Hırvatlar, Ermeniler ve
Yunanlılar. Sırplar, 1992-1995
yılları arasında Yunan gönüllüleriyle birlikte sırf Türklere ve İslam’a olan
düşmanlıklarından Avrupa'nın ortasında Bosnalı Müslümanlara katliam, soykırım
yaptılar. Ermenilerin, Türklere olan kin, nefret ve düşmanlıklarından
Azerbaycan da 26 Şubat 1992’de
Hocalı katliamını yaptılar. 1993
senesinde Hırvatların orta Bosna’da, Müslümanlara yaptığı katliam, kendi
ülkelerinde bile tepki topladı. Bunları yaparken en aşağılık ve en iğrenç
yöntemleri uyguladılar. Tecavüz, işkence ve sürgüne zorlama hepsinin ortak
yöntemiydi. Sanki genlerinde bu var. Bunu yapanlar gerçekten savaş suçları
mahkemelerinde yargılandılar mı? Hayır.
İngiliz Başbakanı Lloyd George, 8 Ağustos 1917 senesinde yaptığı bir
konuşmada Sırpları “Kapının bekçileri” olarak tanımlamış, “Sırplar her zaman
Avrupa medeniyetini doğudan (İslam dünyasından) gelen saldırılara karşı korumak
için ellerinden geleni yapmışlardır” demişti. İngiliz tarihçi R.G.D Laffan, 1917 senesinde The Serbs: The Guardians of the Gate (Sırplar: Kapının bekçileri)
adlı bir kitap yazmış ve bu “kahraman ulus”un Osmanlılara karşı yürüttüğü mücadeleyi
öve öve bitirememişti.
Lloyd George’un bu sözleri, geçici
bir taktik ilişkiyi değil, çok uzun vadeli bir görevi, bir stratejik konumu
özetliyordu. Sırplar, asırlar boyu “Doğu”dan gelen “İslami Tehdit”e karşı
kapının bekçileriydiler. Öylede kalacaklardı. Asla efendileri olan
emperyalistleri utandırmadılar.
I. Dünya savaşının fitilini
ateşleyen, Avusturya-Macaristan Arşidük’ü Franz Ferdinan’a karşı yapılan
suikasttır. Suikastı gerçekleştirenler “Sırp Milliyetçileriydi.” İngiliz
tarihçi Michael Howard, suikastın uluslar arası masonik boyutuna değinir.
Suikastçılardan Gavrilo Princip’in ve diğer suikastçıların “Kara El” isimli
aşırı milliyetçi bir örgüte üye olduklarını (Kara El, Sırp milliyetçiliğinin
geleneğine uygun olarak masonik bir örgüttü. Suikastı da masonik obediyansa
uygun olarak tasarlanmıştı. I. Dünya savaşı, İngiliz-Fransız ekseninin
dolayısıyla da Sırpların galibiyeti ile sonuçlandı. Avrupa’nın çok uluslu iki
imparatorluğu Avusturya-Macaristan ve Osmanlı tarihe karıştı.
Savaş sonrası Avrupa’yı
şekillendiren üç mason lider, İngiltere’den Lloyd George, Fransa’dan Georges
Clemanceau ve ABD’den Woodrow Wilson, Balkanları masonik Sırp milliyetçiliğine
uygun görmüşlerdi.
Ermeni filozofu Urfalı Matheus, yazmış olduğu
Vasiyetname isimli eserinde;
"Ermeni milleti tarih boyunca
kadın kılığındaki eteklikli Rum milletinden eziyet çekmiştir. Türkler olmasaydı
Rum milleti bize yaşamak şansı vermeyecekti. Melikşah bizim için bir babadır.
Onun ölümü, Ermeni halkı için bir matem olmuştur” demişti.
Takvimler 26 Şubat 1992 senesini gösterdiğinde, 336. Motorize Piyade Alayı
desteğindeki Ermeni kuvvetleri, Azerbaycan sınırları içersindeki sivillerin
yaşadığı Hocalı mevkiine saldırdılar.
Tahmini olarak burada 1300 Müslüman Azeri Türk katledildi. Taş üstünde
taş, vücut üstünde baş kalmadı. Bunların 106’sı kadın, 83’ü de çocuktu. Neler
mi yaptılar?
·
Tıbbı deneylere maruz bıraktılar.
·
Canlı canlı kafa derisi yüzdüler.
·
Hızar ve testerelerle kol bacak ve kafa
kestiler.
·
Genç kızların önce saçlarını sonra kafa
derilerini yüzdüler.
·
Babanın önünde evladı, evladın önünde babayı
kurşuna dizdiler.
·
Diri diri yaktılar.
·
56 hamile kadının karınlarını yarıp bebeklerini
parçaladılar.
·
Tecavüzler
Fransız gazeteci Jean-Yves Junet
katliam bölgesinde gördüklerini şöyle özetliyordu; “Pek çok savaş hikâyesi dinledim. Faşistlerin zulmünü işittim,
ama Hocalıdaki gibi bir vahşete umarım hiç kimse tanık olmaz.”
Fransız’ın dünyadan haberi yok
anlaşılan. Türklere ve Müslümanlara yapılan katliam’ın tanıkları tüm dünya. Ama
onlar hala “Ermeni soykırımını biz tanıdık, siz de kabullenin” diyorlar. Ermeni
yazar Daud Kheyriyan “For The Sake Of Cross (Haçın hatırı için)” isimli kitabın da Ermenilerin bu katliamı
Haçın hatırı için yaptıklarını söyler.
Kendi (Ortadoks-Katolik) mezhepsel
sorunlarını bile çözemeyen, bu yüzden kendi aralarında dahi kutuplaşan, yine de
her fırsatta Müslümanları katleden ve onlara göz yuman Haçlı zihniyetine sahip
AB ülkeleri arasına Müslüman bir devlet olarak girme çabalarını anlamak mümkün
değildir. Sonuç, gün gelecek Bosna’dan farklı olmayacaktır. Ya Hıristiyanlığı
kabul edip asimile olacaktır ya da tarih sahnesinden silinip, Emperyalist Haçlı
zihniyetinin mandası altında yaşayacaktır.
Eski Sırp Demokrat partisi lideri
Vladimir Srebov, savaş boyunca Sırp ordusunun ve diğer paramiliter birliklerin
attığı her adımın daha önceden planlandığını söylüyordu. Plan, Bosna’nın, biri
büyük Sırbistan’a diğeri büyük Hırvatistan’a ait olmak üzere iki parçaya
ayrılmasını öngörüyordu. Müslümanlar için ise kaçınılmaz son belliydi.
%50’sinden fazlası öldürülecek, geri kalan azınlık Ortodoksluğa dönecek,
onlardan da geriye kalan ve maddi imkânları olan bir avuç insanın ise kendi
halinde yaşamazına izin verilecekti. Asıl amaç Bosna Hersek’i Müslümanlardan
arındırmaktı.
Sonra ne olacak, sıra Türkiye’ye
gelecek. Bu kumpastan bizi kim kurtaracak? A.B.D’mi yoksa tüm olanlara çanak
tutan AB’mi.
AB’ye girmek için daha ne bekliyoruz? Hep birlikte gayret
edelim ki bizi aralarına alsınlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder